Sayısız bestesiyle ustaların şiirlerini, güneşin türküsünü milyonlara taşıyan,
Besteleri kuşaktan kuşağa aktarılan, halkın malına dönüşen,
Geleneksel müziğimizi Dünya müziğiyle harmanlayan,
Abidin Dino’nun, müziği için: ‘Müziğinde bugün, sanki bu eski coşkunun, yenilik tutkusunun yankısı var.’ ,
Maria Farantouri’nin, ‘asıl etkisi müziğinde belli oluyor, o müziğin kuvveti ve kudretinde…’ dediği,
Ankara Hipodromu’nda yarım milyondan fazla kişiyle Türkiye’nin en büyük konserine imza atmış,
Kendisini şarkıcı olarak bilenlere: ‘Bir ses sanatçısı değilim ben. Kendi bestelerimi, bir de müthiş geleneğimizden seçtiğim bazı deyişleri seslendiriyorum. Ne yazık ki Türkiye’de besteci ve yorumcu ayrımı pek fazla yapılmaz. Çünkü kendimi hiçbir zaman şarkıcı olarak algılamamıştım. Kendi şarkılarını seslendiren bir besteciydim ben. Ne var ki Türkiye’de böyle bir kategori yoktur. Basın ve halk herkesi aynı kefeye koyuyor ve hepimizi şarkıcı olarak görüyordu.’ diyerek yanıt veren,
Dünya kültür ve barışına yaptığı katkılardan dolayı 1996 yılında Paris’te UNESCO tarafından Büyükelçilikle onurlandırılan ve Genel Direktör danışmanlığına atanan,
2016’da kuruluşun devletler tarafından finanse edildiğinden hükümet politikalarını eleştiremez konuma düştüğünü belirterek görevinden istifa eden,
Romanları 40 dilde yayımlanan, dünyada çok satanlar arasında olan, ders kitabı olarak okutulan ve Barnes and Noble Büyük Yazar Ödülü gibi ödüllere,
1999 yılında San Remo’da En İyi Besteci ödülüne layık görülen,
Edebiyat, müzik ve sinema alanlarında 30’dan fazla ulusal ve uluslararası ödül sahibi,
Örneğin Montpellier Film Festivali’nin uluslararası jürisinin, hakkında: ‘Çağımıza ait sorunları zengin bir sinema dili kullanarak ustalıkla ifade ediyor. Bu sorunları özgür ve etkili bir biçimde iletebilmedeki yetkinliği ona saygın ‘Altın Antigone Ödülü’nü kazandırdı.’ dediği,
Türk-Yunan dostluğu için çalışmış,
Kitaplarında Ege betimlemeleri dikkatimi çeken,
Yunan sanatçı Theodorakis’in, hakkında, ‘Hepimiz onu ‘bizden’ sayıyoruz.’ dediği,
Asya’nın, belki de dünyanın geleceğini değiştiren Issık Göl Forumu ve toplantısı gibi birçok etkinlik ve kuruluşun yönetiminde yer alan aydınlardan biri,
Avrupa Konseyi milletvekili,
Geçtiğimiz yıl, 50. sanat yılı şerefine, 50 yorumcunun, 50 parçasını seslendirdiği bir albüm oluşturulan
Ve şimdilerde onun adını taşıyan bir koronun şarkılarını söylemeyi sürdürdüğünü gördüğümüz isim,
İzmir’e duyduğu üzüntüyü, Mutluluk kitabında profesör karakterinin şu düşünceleriyle sezdiren: ‘…otuz yıl önce çıktığı bu şehrin de kendisi gibi değiştiğini ve belki de yine kendisi gibi çocuksu saflığını yitirdiğini düşündü. İzmir yavaş yavaş bir Ege kenti havasından çıkıyor ve Anadolu’nun çileli tarihinin kemirdiği, yaldızları dökülen eski bir ikona gibi çirkinleşiyordu. Dara’dan sonra belki de ilk kez bu büyüklükte bir Ortadoğu akınına uğramıştı. İyonya ve Mezopotamya’nın, ulaştığı her yere damgasını vuran güçlü etkisinin altına girmişti...’
Bu, İzmirliler olarak hepimizin düşüncesi değil mi?
Yaşar Kemal’in deyimiyle ‘çağın ustası’,
Bize başkaldırmayı; bunu sevgiyle, barışla yapmayı öğreten,
2013 yılında liseye başladığım hafta, 80 bin kişiyle birlikte dinleme onuruna eriştiğim,
Müziğini ilkokuldan beri dinlediğim, bende sayısız anılar bırakan ve sonrasında lisede kitaplarını, yazılarını okumaya başladığım,
Hayatımıza damga vurmuş,
Adına yakışır bir yazı yazabilmek için haftalardır düşündüğüm,
Kitaplara sığmayan bir insan, Zülfü Livaneli.
Bu kış iki önemli açılış törenini canlı yayında izledik.
İstanbul Beylikdüzü ve Ankara Çankaya Belediyesi büyük ustanın adını iki güzel projeye verdiler.
Çankaya Belediyesi, müzik, edebiyat, sinema, bale ve dans atölyeleri ile tam bir sanat okulu olarak hizmet verecek, iki sergi salonuna sahip Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’ni 16 Eylül’de yapılan törenle hizmete açtı. Törene CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki Genel Başkanlar, eski Yunanistan Başbakanı ve Sosyalist Enternasyonal Başkanı Yorgo Papandreu ve büyükelçiler gibi pek çok önemli konuk katıldı.
Törende Yorgo Papandreu, ‘En önemlisi de Zülfü Livaneli barış için mücadele edenler açısından öncü rol oynadı. Livaneli ve Teodorakis aslında ülkeler arasındaki önyargıları kaldırmaya sanatlarıyla katkı sunmuşlardır. Değerli dostum Zülfü Bey gibi aslında bugünün dünyasında geçerli olan vizyondan bahsederken cesur şampiyonlara ihtiyaç vardır, bundan dolayı Zülfü Livaneli ismi küresel ilerlemeci gücün de sembolüdür’ dedi.
Besteleri kuşaktan kuşağa aktarılan, halkın malına dönüşen,
Geleneksel müziğimizi Dünya müziğiyle harmanlayan,
Abidin Dino’nun, müziği için: ‘Müziğinde bugün, sanki bu eski coşkunun, yenilik tutkusunun yankısı var.’ ,
Maria Farantouri’nin, ‘asıl etkisi müziğinde belli oluyor, o müziğin kuvveti ve kudretinde…’ dediği,
Ankara Hipodromu’nda yarım milyondan fazla kişiyle Türkiye’nin en büyük konserine imza atmış,
Kendisini şarkıcı olarak bilenlere: ‘Bir ses sanatçısı değilim ben. Kendi bestelerimi, bir de müthiş geleneğimizden seçtiğim bazı deyişleri seslendiriyorum. Ne yazık ki Türkiye’de besteci ve yorumcu ayrımı pek fazla yapılmaz. Çünkü kendimi hiçbir zaman şarkıcı olarak algılamamıştım. Kendi şarkılarını seslendiren bir besteciydim ben. Ne var ki Türkiye’de böyle bir kategori yoktur. Basın ve halk herkesi aynı kefeye koyuyor ve hepimizi şarkıcı olarak görüyordu.’ diyerek yanıt veren,
Dünya kültür ve barışına yaptığı katkılardan dolayı 1996 yılında Paris’te UNESCO tarafından Büyükelçilikle onurlandırılan ve Genel Direktör danışmanlığına atanan,
2016’da kuruluşun devletler tarafından finanse edildiğinden hükümet politikalarını eleştiremez konuma düştüğünü belirterek görevinden istifa eden,
Romanları 40 dilde yayımlanan, dünyada çok satanlar arasında olan, ders kitabı olarak okutulan ve Barnes and Noble Büyük Yazar Ödülü gibi ödüllere,
1999 yılında San Remo’da En İyi Besteci ödülüne layık görülen,
Edebiyat, müzik ve sinema alanlarında 30’dan fazla ulusal ve uluslararası ödül sahibi,
Örneğin Montpellier Film Festivali’nin uluslararası jürisinin, hakkında: ‘Çağımıza ait sorunları zengin bir sinema dili kullanarak ustalıkla ifade ediyor. Bu sorunları özgür ve etkili bir biçimde iletebilmedeki yetkinliği ona saygın ‘Altın Antigone Ödülü’nü kazandırdı.’ dediği,
Türk-Yunan dostluğu için çalışmış,
Kitaplarında Ege betimlemeleri dikkatimi çeken,
Yunan sanatçı Theodorakis’in, hakkında, ‘Hepimiz onu ‘bizden’ sayıyoruz.’ dediği,
Asya’nın, belki de dünyanın geleceğini değiştiren Issık Göl Forumu ve toplantısı gibi birçok etkinlik ve kuruluşun yönetiminde yer alan aydınlardan biri,
Avrupa Konseyi milletvekili,
Geçtiğimiz yıl, 50. sanat yılı şerefine, 50 yorumcunun, 50 parçasını seslendirdiği bir albüm oluşturulan
Ve şimdilerde onun adını taşıyan bir koronun şarkılarını söylemeyi sürdürdüğünü gördüğümüz isim,
İzmir’e duyduğu üzüntüyü, Mutluluk kitabında profesör karakterinin şu düşünceleriyle sezdiren: ‘…otuz yıl önce çıktığı bu şehrin de kendisi gibi değiştiğini ve belki de yine kendisi gibi çocuksu saflığını yitirdiğini düşündü. İzmir yavaş yavaş bir Ege kenti havasından çıkıyor ve Anadolu’nun çileli tarihinin kemirdiği, yaldızları dökülen eski bir ikona gibi çirkinleşiyordu. Dara’dan sonra belki de ilk kez bu büyüklükte bir Ortadoğu akınına uğramıştı. İyonya ve Mezopotamya’nın, ulaştığı her yere damgasını vuran güçlü etkisinin altına girmişti...’
Bu, İzmirliler olarak hepimizin düşüncesi değil mi?
Yaşar Kemal’in deyimiyle ‘çağın ustası’,
Bize başkaldırmayı; bunu sevgiyle, barışla yapmayı öğreten,
2013 yılında liseye başladığım hafta, 80 bin kişiyle birlikte dinleme onuruna eriştiğim,
Müziğini ilkokuldan beri dinlediğim, bende sayısız anılar bırakan ve sonrasında lisede kitaplarını, yazılarını okumaya başladığım,
Hayatımıza damga vurmuş,
Adına yakışır bir yazı yazabilmek için haftalardır düşündüğüm,
Kitaplara sığmayan bir insan, Zülfü Livaneli.
Bu kış iki önemli açılış törenini canlı yayında izledik.
İstanbul Beylikdüzü ve Ankara Çankaya Belediyesi büyük ustanın adını iki güzel projeye verdiler.
Çankaya Belediyesi, müzik, edebiyat, sinema, bale ve dans atölyeleri ile tam bir sanat okulu olarak hizmet verecek, iki sergi salonuna sahip Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’ni 16 Eylül’de yapılan törenle hizmete açtı. Törene CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki Genel Başkanlar, eski Yunanistan Başbakanı ve Sosyalist Enternasyonal Başkanı Yorgo Papandreu ve büyükelçiler gibi pek çok önemli konuk katıldı.
Törende Yorgo Papandreu, ‘En önemlisi de Zülfü Livaneli barış için mücadele edenler açısından öncü rol oynadı. Livaneli ve Teodorakis aslında ülkeler arasındaki önyargıları kaldırmaya sanatlarıyla katkı sunmuşlardır. Değerli dostum Zülfü Bey gibi aslında bugünün dünyasında geçerli olan vizyondan bahsederken cesur şampiyonlara ihtiyaç vardır, bundan dolayı Zülfü Livaneli ismi küresel ilerlemeci gücün de sembolüdür’ dedi.
Beylikdüzü Livaneli Özgürlük Parkı, 21 Ekim’de Livaneli Korosu’nun seslendirdiği türkülerle açıldı. Park içerisinde müzik merkezi de yer alıyor.
Ben yazıyı hazırlayana kadar, Çankaya, Nazım’ın 116. yaş gününde, Heykeltıraş Murat Daşkın’ın yaptığı, Kültür Merkezi’nin önüne konumlandırılan Nazım Hikmet ve Zülfü Livaneli Anıtı’nı da törenle açtı.
Ayrıca ustanın adına Sarıyer ve Kırgızistan’da da eserler olduğunu biliyorum.
Hayatta en güzel şeylerden biri, insanın yaptıklarının yaşarken değer görmesidir.
İzmir’de birbirinden güzel isimler taşıyan tesisler, caddeler, parklar var. En son Buca’da Neşet Ertaş adı verilen ikinci park açıldı.
Ege’nin kıyısında, mübadelenin izlerini taşıyan, hoşgörünün başkenti İzmir’in 31 belediyesinin yetkililerinden isteğim, yetki ve imkanları dahilinde bir tesise Livaneli ismini vermeleridir.
Büyük sanatçıyı İzmir sokaklarında görmek hepimize onur verecektir.
Nazım ve Livaneli’den uyarlamayla bitirelim:
‘En güzel İzmir, henüz yaşamadığımız İzmir’
Ayrıca ustanın adına Sarıyer ve Kırgızistan’da da eserler olduğunu biliyorum.
Hayatta en güzel şeylerden biri, insanın yaptıklarının yaşarken değer görmesidir.
İzmir’de birbirinden güzel isimler taşıyan tesisler, caddeler, parklar var. En son Buca’da Neşet Ertaş adı verilen ikinci park açıldı.
Ege’nin kıyısında, mübadelenin izlerini taşıyan, hoşgörünün başkenti İzmir’in 31 belediyesinin yetkililerinden isteğim, yetki ve imkanları dahilinde bir tesise Livaneli ismini vermeleridir.
Büyük sanatçıyı İzmir sokaklarında görmek hepimize onur verecektir.
Nazım ve Livaneli’den uyarlamayla bitirelim:
‘En güzel İzmir, henüz yaşamadığımız İzmir’
Sevdalım Hayat kitabından yazıcı taramasıdır - soldan sağa Yaşar Kemal, Cengiz Aytmatov ve Mihail Gorbaçov ile birlikte